Map


Şunu daha büyük bir haritada görüntüle: Brazil

Sao Paulo

Uçağımız Sao Paulo Guarulhos havaalanına saat 19:20'de indiğinde şehirde hava kararalı 1 saatten fazla olmuştu ve yağmur yağıyordu. Pilotun anons ettiği 15 derecelik sıcaklık bizi şaşırtmadı desek yalan olur.
THY Sao Paulo seferini dört aydır yapıyor. Herhangi bir Avrupa havaalanından bağlantılı gitmek yerine İstanbul'dan direkt Brezilya'ya gidebilmek önemli bir kolaylık oldu. Ama yine de Dakar'daki ara stop ile toplam 16 saatlik bir uçuşun sonunda yine de yorgun düşmüştük.

İnsanın sadece dört gün geçirdiği bir şehri, sanki orasını çok iyi tanırmışçasına anlatması gerçekçi değil. Biz bu hataya düşmeyeceğiz ve Sao Paulo’yu sadece kendi gözümüzün gördüğü şekilde anlatacağız. Bu gözlemlerimiz oradan buradan duyduklarımızla da renklendirilmiş olabilir tabii. Örneğin, Oğlak Dönencesi üzerinde yer alan, yani yarı tropik bir coğrafyadaki Sao Paulo’da 3 gün üşüdüğümüze kimi nasıl inandıracağız? Ama Sao Paulo şehrinin havasının güvenilmezliği ile tanındığını –geç de olsa- öğrenince üşümemizin bir anlamı olduğunu fark ettik. En azından Brezilya’daki bundan sonraki günlerimizde artık üşümeyeceğimizi biliyoruz.



Sao Paulo gri ve büyük bir şehir. İstanbul ilinin yüzölçümü kadar bir alanda 22 milyondan fazla insan yaşıyor. Düzenli çalışan bir metro sistemi var. 7-8 hattan oluşuyor ve günde 3 milyon insan taşıyormuş. Biz de her gün metroyu kullandık. Geniş giriş çıkışları, bağlantı yolları ile belli ki arkasında bir tasarım ve mühendislik çalışması var bu sistemin. Hala yeni hatlar ilave edilmesine rağmen, çevrede Sao Paulo belediyesinin “3 yılda 12,5 km metro yaptık” türü afişlerine rastlamadık hiç.



Caddeler geniş olmasına rağmen yoğun trafik var. Bu, yüksek binalar ve sayısız gökdelenlerle birleşince şehir biraz insanın üzerine geliyor. Ama Sao Paulo’lular sakin ve çalışkan insanlara benziyorlar. En çok dikkatimizi çeken insanların çok değişik tiplerde olmasıydı. Zaten tipik Brezilyalı da galiba epey değişik bir karışım. Öğrendiğimiz kadarıyla Sao Paulo halkı ağırlıklı olarak İtalyan, Portekiz, Japon, Afrikalı, Çinli, Arap asıllılardan oluşuyor. Yani herhangi bir “açılım” sorunları pek yok. Bu konuya gezimizin ilerleyen haftalarında tekrar dönmeyi düşünüyoruz.


Avenida Paulista hem Brezilya’nın, hem de güney yarımkürenin en önemli finansal caddesi ve merkezi. Ülkenin tüm önemli şirket ve bankalarının merkezleri burada yer alıyor. Zaman zaman İMKB’miz ile karşılaştırılan, ama şirketlerinin değeri bakımından İMKB’nin epey yukarısında yer alan BOVESPA da burada. Tüm bu finansal ağırlığa rağmen eğlence yerleri de buraya pek uzak değil. Kaldığımız pousada da 3 sokak aşağıda. Pousada bu gezimizde ağırlıklı olarak konaklayacağımız yerlerin adı. Otel desek, değil, pansiyon desek hiç değil; ama konforu ve rahatlığı bakımından bize göre çok yıldızlı yerleri aratmayan küçük işletmeler diyelim. İlerde daha ayrıntılı bilgi veririz. Pousada Dona Zilah için ekleyeceğimiz tek şey kahvaltısının mükemmel olması. Brezilya’da bulunan ve adını kimsenin duymadığı tür meyveler bol ve lezzetli. Her sabah 4-5 değişik çeşit kek var.

Posted by Picasa

Dünyanın en lüks alışveriş caddeleri sıralamasına dokuzuncu sıradan katılan Oscar Freire de 3 sokak aşağımızda. Sao Paulo’nun Jardins bölgesi, ki hemen Avenida Paulista’nın aşağısında kalıyor, yüksek apartmanları ile üst gelir grubunun yerleşim alanı. Sokaklar dar bol ağaçlı. Apartmanlar, ki bunlara rezidans desek konsepti Türk okuyucusu daha yakından kavrayacaktır, demir parmaklıklı bahçeler arkasında ve güvenlik ekipleri tarafından korunuyor. Hepsinin bir resepsiyonu var. Rua Oscar Freire bu bölgede. Mağazaları ile işimiz olmuyor, ama bir kafede oturup halkı izliyoruz.







Sao Paulo’nun merkezi olarak tanımlanabilecek bölgesinde tabii bir büyük kilisesi ve meydanı var. Ara sokaklar mağazalar, çabuk-yemekçiler, mobil telefon bayileri ve bankalar ile dolu. Yabancılık çekmemiz olanaksız. Bir yokuştan biraz aşağı yürüyünce geleneksel olarak Lübnan asıllı tüccarların her türlü ucuz mal sattıkları mağazalarının bulunduğu mahalleye geldik. Burada da yabancılık çektiğimiz söylenemez doğrusu.




Sao Paulo’da dört günümüzü cadde ve sokaklarını dolaşarak, dükkanlara girip çıkarak geçirdik. Aslında burada amacımız İlk birkaç gün ülkeye alışmak, pratik şeylerini keşfetmekti. Bizi biraz şaşırtan Portekizce’nin İspanyolca’dan tamamen farklı olması ve yarım İspanyolca bilgimizin burada insanlarla iletişim kurmaya pek yaramıyor olmasıydı. Kelimeler benziyor, dilbilgisi çok yakın, ama telaffuzları arasında uzay boşluğu var. Bakalım iki ayın sonunda ne öğrenmiş olacağız.

28 Ağustos Cuma günü Sao Paulo’dan ayrılıyoruz. Haritamızdan yolumuzu takip edebilirsiniz. Farklı bir coğrafyada olacağız. Metrekareye düşen hayvan sayısının, metrekareye düşen insan sayısından yüz binlerce kez daha fazla olduğu Pantanal’dayız.

1 yorum:

  1. su yukardaki kilisenin mimarisi camiye benziyor. ben de ayni yapi hem kilise hem de cami olarak kullaniliyor sandim bir an :)

    YanıtlaSil