Map


Şunu daha büyük bir haritada görüntüle: Brazil

São Luis

São Luís Brezilya’nın “ücra” köşelerinden biri. Haritadaki konumuna bakılırsa gerçekten de öyle. Başkenti olduğu Maranhão eyaleti de en yoksul eyaletlerden biri. Bu yoksulluk kentin UNESCO Dünya Mirası listesinde yer almasını engellememiş. 1100 kadar tarihi bina, özellikle 17. Ve 18. yüzyıllardan kalma çini kaplamaları ile São Luís’in bir zamanların önemli bir liman ve ticaret kenti olduğuna tanıklık ediyorlar. Uçaktan ilk indiğimiz andan başlayarak hissettiğimiz nemli hava ise bu tarihi binaların korunmasını çok zorlaştırıyor. Geceleri 24-25, gündüzleri de 30 derece civarı olan hava sıcaklığı, okyanustan esen ılık rüzgârlar ve o nemli havası São Luis’i kendimizi hep buraya aitmişiz gibi hissettirdi ilk andan itibaren.


Oğlak Dönencesi üzerindeki São Paulo’dan ekvatorun 1-2 derece güneyindeki São Luís’e 9 günde gelmiştik. São Paulo’da üşürken burada artık özlediğimiz tropik havaya sonunda kavuştuk. İnsanların sokak giysileri şort, bermuda şort, parmak arası terlikler gibi rahat şeylerden oluşuyor. Bizim de giysilerimiz artık kısa ve ince; ayakkabıyı unuttuk, sadece sandal veya parmak arası terlik ile dolaşıyoruz. Havaianas markası belki tanıdık gelebilir. Bu bir Brezilya markası ve tüm ülke bunları giyiyor. Bikinileri ile belediye otobüslerine binen genç kızlar gördüğümüz gibi, mayosu ile lokantanın sokak kenarındaki masasına oturup bira içen gençleri izlemek bir süre sonra çok olağan geldi bize.


Her zamankinden farklı bir ülkede olduğumuz kesindi.
Kentin tarihi bölgesi içinde bir aile işletmesi olan Pousada Vitoria’da kaldık. Avlu çevresinde 7-8 odası var. Bir tarafta da ev sahipleri oturuyor. Böyle yerlerde kendimizi otellerden daha rahat hissediyoruz. Uzun uzun koridorlardan yürüyüp lounge müzik dinleyerek indiğimiz asansörlerle ulaşabileceğimiz sokaklara burada odamızdan çıktıktan 10 adım sonra ulaşıyoruz. İşte São Luis’i de böyle tanıdık. Kapımızın önü parke taşlı bir yoldu ve şehrin tarihi bölgesinde yollar ve çoğu kaldırımlar gibi taş döşeliydi. Binalar genelde iki katlı, değişik canlı renklere boyanmış veya tarihi çinilerle kaplıydı. Bu eski binaların içinden bazen müzik ve ritm sesleri geliyor, kafamızı açık olan paslı demir kapılar arsasından içeri uzattığımızda, içerisinin serin loşluğunda geleneksel Afrika çalgıları ile müzik ve dans dersi gören çocuklarla karşılaşıyorduk.

São Luis’in hikayesi bir çok Brezilya liman kenti gibi köle ticareti ile başlamış. Gemiler Afrika’dan köle taşıyorlar, bu kıyılardan da şeker, kauçuk ve diğer zenginlikleri yüklüyorlardı. São Luis’in şimdiki halkı da siyahi ağırlıklı bu nedenle.
Kentte vaktimizi meydanlarda dolaşıp insanları izleyerek geçirdik. Bunun dışında fazla bir şey yapmadık. 7 Eylül Brezilya’nın ulusal bayramı ve tatildi. Tüm tatil günlerinde olduğu gibi şehir boşalmış ve insanlar yakındaki plajlara koşmuştu. Biz de bir günümüzü oralarda geçirelim dedik ve bu ülkede tüm kıyı kesimi halkın yaptığı gibi biz de 10 km mesafedeki bir plaja gittik.
Arabası olmayan çoğunluk gibi belediye otobüsünü kullandık. Otobüs sürücüleri burada bizim halk otobüsü yarışçılarını hiç aratmıyor. Hatta Brezilya’nın önemli Formula 1 pilotları yetiştirmesi dikkate alındığında, bizim badem bıyık gariban şöförler bunların eline su dökemez.
Otobüsten indiğimizde sanki bir lunapark aracından inmiş gibiydik. Calhau plajı 5-6 km boyunca devam eden 100 metre genişliğinde dümdüz kumsal. Bu 5 km boyunca kumsalın gerisinde sıra sıra, palmiye ağaçları altına dizili kırmızı plastik sandalyeleri ve güneşlikleri ile restoranlar dizili. İnsanlar eşyaları ile burada bir tente altı ve masa seçiyor, orada konuşlanıyorlar tüm gün. Plaj etkinlikleri futbol, voleybol gibi sporlardan oluşuyor.

Dalgalı okyanus yüzmek için elverişli değil. Sadece serinlemek veya sörf yapmak için suya giriliyor. Herkes neşeli, kendi halinde, binlerce insan arasında hiç hır gür görmedik. Akşam geniş sahil yolunda 1 saat kadar yürüdük. İnsanlar jogging yapıyor, arada serinlemek için buz içinde saklanan Hindistan Cevizlerinin suyunu içiyorlardı.


Ertesi gün ise tekne ile nehrin ağzının karşı tarafındaki Alcantara kasabasına gittik. 1,5 saatlik bu yol dalgalı deniz yüzünden bazıları için çok zorlu geçti. Biz ise iki katlı teknenin üst katında keyifle beşikte gibi sallanarak yolculuk yaptık. Alcantara küçük bir kasaba, kara ulaşımı pek yok, o yüzden bir ada havası var. Bir çoğu harabe halinde eski kiliseleri, Sao Luis’dekilere benzer eski binaları arasında insan sanki 200 yıl öncesinin hayatını yaşarmışcasına sokaklarda dolaşıyor.
Dünyada şu sırada olup bitenlerin hiç öneminin kalmadığı bir yerde olduğumuzu hissederek dolaştık Alcantara’yı. Zamanın geçiciliğini veya aslında zamanın belki hiç olmadığını düşündüren bir hava vardı burada. Portekizli 400 yıl önce ayak basmış bu köşeye, belki de korkusundan hemen bir kilise yaptırmış civarın en yüksek tepesine; ama yine belki de tüm kasabayı ve kiliselerini kölelere yaptırmış olmanın bedeli olarak bu kiliselerin hepsi şimdi birer harabe halinde. Alcantara’nın nüfusunun çoğunluğu da o kölelerin torunlarından oluşuyor.

Kasabanın sonunda, yürüyerek ulaştığımız bir kır lokantası benzeri yerde, kumların üzerine atılmış masalarda ve yüksek palmiyelerin gölgesinde yemeğimizi yedik. Balık ve çeşitli kabuklu deniz hayvanları bu bölgenin ana yiyeceği. Karides o kadar bol ki, kurutup saklıyorlar ve kurutulmuşu ile de birçok yemek yapıyorlar.
Teknenin dönüş saati gelene kadar palmiyelerin gölgesinde oturduk ve adını daha önce hiç duymadığımız tropik meyva suları içtik, önümüzdeki geniş, ama med-cezir nedeniyle suyu çekilmiş koyda beslenmeye gelen narçiçeği rengindeki ibis kuşlarını izledik. Dönüş yolunda teknemiz fındık kabuğu gibi sallanırken gün battı, ufuktan yansıyan kızıllık São Luis’in eski ve renkli binalarının üzerine düştü.
Ertesi gün São Luis’i geride bırakıp Fortaleza’ya hareket ederken, bize Karayip’leri de andıran bu Kuzeydoğu Brezilya kentini hücre hafızalarımıza kaydetmiştik çoktan.



Posted by Picasa

Hatırlatma: São Luis ve diğer başlıklara ait fotoğrafların yer aldığı albümlerimize yandaki Picasa linkini kullanarak ulaşabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder